Sonbaharın 10 Yürüyüş Rotası
İĞNEADA / KIRKLARELİ
POLONEZKÖY / İSTANBUL
YEDİGÖLLER / BOLU
NALLIHAN / ANKARA
GÖLKÖY / ORDU
KARAGÖL/ İZMİR
İĞNEADA / KIRKLARELİ
Bulgaristan sınırındaki İğneada, Karadeniz kıyısında yer alıyor. İstanbul’dan 3 buçuk saatlik bir yolculukla ulaşılıyor. Subasar ormanlar, İğneada’nın ilk akla gelen ve korunması gereken doğal değeri. İçinden derelerin aktığı ormanda irili ufaklı göller de bulunuyor. İğneada longozunda birçok aktivite yapmak mümkün. Eğer çok yağmur yağmıyorsa, longoz içinde yürüyüşler yaparak sonbahar renklerinin keyfini çıkarabilirsiniz. Ancak hiç umulmayan yerlerde küçük bataklıklar olabiliyor. Bu nedenle longoza gireceklerin rehber almalarında fayda var. Longoz içinde 600 civarında bitki çeşidi, 200’den fazla kuş türü, 100 civarında memeli ve sürüngen yaşıyor. Şansı olanlar bir alıcı kuşun avlanmasına da tanıklık edebilir. Eğer longozda lastik çizme ile girilecek kadar su varsa çok fazla risk almamak gerek. İğneada longozu içine ilerleyen bir yol var. Bu yol, yöreyi bilen biriyle aşılırsa longoz içindeki sazlıklarda yaşayan kuş türleri daha da yakın görülebilir. Ancak mutlaka arazi aracı kullanmak gerekiyor. Longoz bazen muhteşem güz renklerine bürünüyor. Ne yazık ki bu renkleri her yıl görmek mümkün değil. Sonbahar yağmurlarının erken gelmesi, kızarmakta olan yaprakların hızla dökülmesine yol açabiliyor. Bu nedenle burada keyifli bir sonbahar etkinliği, yağmurun yağmadığı zamanlarda yapılabiliyor.
POLONEZKÖY / İSTANBUL
İstanbul il sınırlarındaki Polonezköy de güz aylarında farklı bir çekicilik kazanıyor. Sessiz bir hafta sonu isteyenlerin yoğun ilgi gösterdiği Polonzeköy’de birçok otel ve pansiyon bulunuyor. Nerede kalırsanız kalın Polonezköy’ü çevreleyen 4.8 kilometrelik yürüyüş parkurunu yürümeden dönmeyin. Bahar aylarında çiçekten geçilmeyen parkur, sonbaharda tamamen sararmış yapraklarla kaplanıyor. Rotayı bulmak çok da zor değil. Köy içinde zaten rotanın işaretleri var. Onları takip edince önce orman içinde pansiyonların yanından geçiliyor. Sonra evler geride kalıyor ve vahşi bir ormanda yürümeye başlıyorsunuz. Rota, bir orman yolunu takip ediyor. Sonbahar yaprakları ile kaplı yolun önce eğimi azalıyor, sonra da dereye iniyor. Dereler ahşap köprülerle geçiliyor. Orman ve yol arasındaki sınır çitlerle kapatılmış. Yol boyunca dikkat edilirse çeşitli yaban hayvanları da görülebilir. Dereden sonra sonbahar renkleri ile bezenmiş rota yavaş yavaş yükselmeye başlıyor. Burada da bazı yerlere mıcır dökülmüş ama çıkış olduğu için çok fazla sorun yaratmıyor. Parkurun sonunda bir çocuk parkına varılıyor.
BALLIKAYALAR / KOCAELİ
Ballıkayalar, Kocaeli’nin Gebze ilçesinin Tavşanlı köyü sınırları içinde. Bir günlük bir aktivite için oldukça uygun. Tavşanlı içinden giden yolu takip ederseniz beş dakika sonra Ballıkayalar yol ayrımına varacaksınız. Bu noktadan birkaç dakika sonra küçük bir göletin bulunduğu bir meydana ulaşacaksınız. Bir ahşap yapının da bulunduğu bu nokta kanyonun girişi. Ziyaretçilerden giriş ücreti alınıyor. Yaklaşık 2 kilometrelik kanyon geçişi genelde kolay ama heyecan verici. Kanyon büyük bir risk taşımıyor ama yine de kayalardan geçiş yapacağınızı unutmayın. Yürüyüşün ilk birkaç yüz metresi kolay. Vadi tabanındaki kayaların üzerinde bir sağa bir sola geçerek yürüyüşün ikinci etabına varacaksınız. Bir anda yol bitiyormuş gibi olacak. Burada karşınıza çıkan küçük bir kayalığı tırmanarak birkaç metre yukarı çıkıp dereyi aşağıda bırakacaksınız. Derenin en ürkütücü aktığı nokta da burası. Burayı geçtiğinizde bir yan geçiş noktasına geleceksiniz. Uzunluğu 1.5 metre olan bu yan geçiş, vadi geçişinin de kilidi. Birkaç metre yukarıdan çalılıkların arasından bir patika açılmış ama su kenarı daha güvenli. Bu noktayı geçenleri hoş bir sürpriz bekliyor: Bir şelale. Şelalenin üzerindeki düzlükten yürümeye başlayın. Bir süre sonra sol yamaçta tabakalı kayalar çıkacak karşınıza. Bu etabın sonunda yine bir şelale var.
YEDİGÖLLER / BOLU
Önemli sonbahar rotalarından biri olan Yedigöller’e hem Ankara’dan, hem de İstanbul’dan kolay ulaşılıyor. İstanbul’dan sabah saat 6:00’da yola çıkıldığında 10:00 civarında yöreye varılabilir. Yedigöller’e gitmek için iki yol var. Eğer hava yağışlı değilse önerimiz Bolu’nun içinden Yedigöller’e ayrılan yolu izlemek. Buradan göllere olan mesafe 42 kilometre. Yol boyunca yükseldikçe ve eğer hava güneşliyse sarı, kırmızı ve kahverenginin tüm tonlarını görmek mümkün. Yol boyunca ara sıra durarak aşağılara bakıldığında olağanüstü görüntüler insanı büyülüyor. Bu güzel görüntüler geride kaldığında tırmanış da bitiyor ve yol birkaç kilometre düz bir zeminde devam ediyor. Yolun sağındaki yayladan sonra bu kez Yedigöller’e inişte sonbahar görüntüleri başlıyor. Akşam saatleri, renklerin en doygun şekilde gözlendiği zaman. Yol bir yayladan sonra inmeye başlıyor ve bu aşamadan sonra aracın hızını yavaşlatmak gerekiyor. Çünkü karacalar bazen bir anda sürü halinde yolun karşı tarafındaki ormana geçiyor. Diğer rota ise daha uzun ama daha garantili. Hava bozuk olduğu zaman da işleyen yol, Yeniçağa-Mengen güzergâhı üzerinde.
NALLIHAN / ANKARA
Ankara’nın Nallıhan ilçesi, son yıllardaki turizm atağıyla dikkat çekiyor. Karacasu köyü sınırları içinde kalan Uyuz Suyu Şelalesi, “Ilıca Şelalesi” olarak da biliniyor. Yöre, tektonizma açısından muhteşem bir laboratuvar. Her tarafta faya rastlanıyor. Faydan çıkan sıcak sulardaki elementlerin bazıları, tedavi edici özelliğe sahip olabiliyor. Nallıhan Kaymakamlığı’nın yaptığı bir proje ile şelalenin üstündeki düzlük muhteşem bir kamp alanına çevrilmiş. Nallıhan’ın ikinci doğal turistik değeri ise 1994 yılında Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından koruma altına alınan Nallıhan Kuş Cenneti. Sarıyar Barajı’nın kuş cennetine uzanan bir kolunun üzerinde bulunan Davutoğlan Köprüsü’nün karşısındaki Kız Tepe, yağmur ve rüzgârın meydana getirdiği aşındırma izleriyle muhteşem görüntüler sunuyor.
FRİG VADİSİ / AFYON/ESKİŞEHİR
Frig Vadisi, Afyon-Eskişehir illeri arasında yer alıyor. Kapadokya kadar bilinmese de burada da çok sayıda peribacası bulunuyor. Afyon’un İscehisar ilçesine bağlı Seydiler çevresindeki vadilerde bulunan irili ufaklı peribacaları, yörenin “Küçük Kapadokya” diye anılmasına neden oluyor. Burası volkanik aktivitelerin yoğun olduğu ve tüf birikimlerinin fazla gözlendiği bir yöre. Doğu-batı yönünde uzanan vadide birkaç milyon yıl önce faaliyete geçen volkanların püskürttüğü küller, daha aşağılardaki havzalarda çökelerek yüzlerce metrelik kalın bir tabaka meydan getirdi. Zamanla vadiye gelen insanlar kendilerine önce barınak, sonra da tapınak yaptı. Silis içerikli bu tüfler kolay oyulmasına rağmen dayanıklı olduğu için burada yaşayanların izleri günümüze kadar gelmeyi başardı.
GÖLKÖY / ORDU
Ordu’nun Gölköy ilçesi, Karadeniz Bölgesi’nin yeşil dağlarına gizlenmiş bir hazine. İl merkezine 62 kilometre mesafedeki Gölköy merkezi, tarihi kalıntıları ve doğal güzellikleriyle yörenin cazip sonbahar keşiflerinden birini sunuyor. İlçe, adından da anlaşıldığı gibi tam bir göl yurdu. Bunların en ünlüsü, tabiat parkı statüsüne sahip Ulugöl. Şenliklerin, kano yarışlarının düzenlendiği göl, güz mevsiminde de kışa hazırlanan ormanların en güzel manzaralarını sergiliyor. Ulugöl, ilçe merkezinin 17 kilometre uzağında, doğallığını korumuş, çevresinde doğa yürüyüşlerinin yapılabildiği benzersiz bir peyzaj değeri. Onun yakınında bulunan daha küçük Çepekli Gölü de ormanın bir diğer mücevheri. İlçe merkezindeki Çermik Gölü’nün suyu ise yaz kış sıcak. İlçe merkezini süsleyen bir diğer doğa varlığı Gökgölü. Kıyılarında park ve lokantanın bulunduğu göl, ilçenin başlıca ziyaret noktalarından. Gölköy, yaylalar açısından da çok zengin. İlçenin yaylaları sonbaharla birlikte tenhalaşıyor, bu kez farklı güzellikler sergilemeye başlıyor. Bulutlarla kaynaşan Uluvahta, Anduz, Şıhman, Çoralan, Aydoğan, Yemişgen gibi yaylalar, yürüyüşler için çok uygun.
NARMAN KANYONU ERZURUM
Birkaç yıl öncesine kadar varlığı sadece birkaç jeolog ve yöre halkı tarafından bilinen Narman Kanyonu, 2002 yılında dan sonra ünlenmeye başladı. Dünyada sadece birkaç bölgede bulunan bu ender oluşumlar, Türkiye’nin en önemli doğa harikalarından biri. Kanyon, Erzurum’un Narman ilçesi sınırlarında yer alıyor. Peribacaları ise Narman-Pasinler yolunun 11 kilometresinde başlıyor. Ekim sonundan itibaren bu güzergâhtaki ağaçlar sonbahar renklerini kuşanıyor. İnsan, Narman Kanyonu içinde yürürken kendini yabancı bir gezegende sanıyor. Özellikle sonbahar aylarında yapılan doğa yürüyüşleri, peribacalarının renklerindeki doygunluk sayesinde unutulmaz oluyor. Yoldere köyü sapağından girdikten sonra köye girmeyip düz devam edilirse 1 kilometre sonra iki adet kırmızı peribacasına varılıyor. Ziyaretçilerin çoğu buradan geri dönüyor. Araçlarını bırakıp vadinin içinde birkaç saatlik bir yürüyüşü göze alanlar ise başka bir yerde rastlayamayacakları doğal oluşumlarla karşılaşıyor. Ana vadinin bitiminden itibaren sol yamaçtaki patikayı takip edenler, yarım saat sonra tüm vadiyi kuşbakışı görecekleri bir noktaya varıyor. Buradan vadinin manzarası nefes kesici. Vadinin bir başka özelliği de yaban hayvanlarındaki çeşitlilik.
CELİL BOĞAZI / KONYA
Konya’nın Cihanbeyli ilçesinin Kuşça beldesi sınırları içinde yer alan Celil Boğazı’ndaki peribacaları, Kapadokya ve Narman’dan çok farklı. Geçmişte bu peribacaları dinamitle patlatılıyor ve çıkan kaya parçaları ev yapımında kullanılıyordu. Şimdi yöre belediye tarafından koruma altına alınmış durumda, tahribata rağmen boğaza yayılan peribacaları zamana meydan okumayı sürdürüyor. Aslında ormanlık olan bölgenin ağaçları zamanla kesile kesile bitti. Bu yüzden erozyon da hız kazandı. Celil Boğazı ve etrafı artık bir çöl görünümünde. Ancak vadi bu dillere destan görünümünü de erozyona borçlu. Binlerce yıllık yağmur ve rüzgâr işbirliği, bu muhteşem doğal anıtlarını oluşturdu. Celil Boğazı faylarla çevrili. Faylanmadan ötürü ezilen kısımlar daha kolay aşınmış, sert olan kesimler ise direnerek alttaki tabakaları da korumuş. Yörede erozyona karşı ağaçlandırma çalışmaları yapılıyor. Küçük vadilerden sızan sular bu ağaçları sulamaya fazlasıyla yetiyor. Yörede fazla ağaç olmadığı için sonbahar renklerini izleyecek fazla yer yok. Ancak boğazın kırmızıya çalan toprak rengi sonbahar ışıkları altında benzersiz.
İzmir’in Yamanlar Dağı’nda bulunan Karagöl ne yazık fazla tanınmıyor. Her mevsim muhteşem görüntülerin izlendiği Karagöl’e araçla da gidilebilir, yürüyerek de. Araçla gidenler Çanakkale yolunda ilerlerken Örnekköy tabelasına saptıktan 25 kilometre sonra Karagöl’e varabilir. Yürüyerek gidecekler ise Menemen’in Emiralem köyünün çıkışındaki dereden itibaren Karagöl’e ilerleyebilir. Rota muhteşem bir doğanın içinden devam ediyor. Sarı ve kırmızı yapraklarla bezenmiş ormanlık alanda yükseldikçe sonbaharın etkisi daha da çok hissediliyor. Yüksekliği 1076 metre olan Yamanlar Dağı’nda bulunan Karagöl, efsanelere de konu olmuş: Tantalos, Zeus’un bir ölümlü ile olan ilişkisinden doğar. Tantalos, Olympos’u ziyaretinde Tanrılardan nektar çalar. Zeus da onu bir delikten yeraltı dünyasına atarak cezalandırır. Tantalos burada boğazına kadar suyla dolu bir yerdedir ama içmek istediğinde su çekilir ve ona asla ulaşamaz. Acıkınca başının üzerindeki meyvelere uzanır ama meyveler de ondan kaçar. Zeus’un Tantalos’u attığı delik daha sonra suyla dolarak bir göl oluşturur. Yamanlar Dağı’nın Karagöl’ü… Göl etrafında birçok yürüyüş rotası bulunuyor. Bunlardan biri, Karaçam köyünden geçerek Çamiçi köyündeki Homeros Mağarası’na kadar uzanıyor. Göl kenarındaki tesislerde yemek yiyebilir, etrafındaki rotalarda yürüyüş yapabilirsiniz.